|             
             
  “İlk 
              fan kulübü ben kurdum!” Akif Kara...Elvis 
              sevgisini başkaları ile paylaşmak uğruna büyük uğraşlar vermiş, 
              sonra bir ara tüm bu olaylardan kopmuş, ama seneler sonra yine aynı 
              heyecanla kendi gibi hisseden insanlarla bir araya gelmiş biri...Seneler 
              önce tanışarak yaptıklarına şahit olmuş biri olarak, onu tekrar 
              bulup söyleşi yapmaktan büyük mutluluk duyduk. Söyleşi: 
              Korkmaz Uluçay (12 Kasım 2003)
    ......... 
              / ..........    Elvis 
              hayranlığın nasıl başladı, ilk ne zaman Elvis’ten haberin oldu? Akif Kara: 
              İlkokuldaydım, Küçükçekmece Cennet Mahallesi’nde oturuyorduk. 
              Almanya’dan gelen komşularımız vardı. O ailede bir kız vardı, James 
              Dean ve Elvis hayranıydı. Elvis’in resim albümlerini biriktirmişti, 
              sonra Almanya’ya dönerken bu albümleri ablama bırakmıştı. Ben de 
              daha çocuğum, bir hevesle bu resimlere, albümlere bakardım hep. 
              Derken bir arkadaşımda Elvis’in iki tane şarkısının olduğunu öğrendim, 
              kaseti aldım dinledim bir kaç günlüğüne . Hangi iki şarkıydı şu 
              anda hatırlamıyorum. O vesileyle başlamış oldum. Kaç yaşlarındaydın? 12-13 olsa gerek... Elvis ölmüştü 
              yani? Evet...Sonra 
              yine bir plakçıda gidip kasedini doldurttum: “Forever”...İlk yıllara 
              ait pek çok güzel parça vardı burda... Sonra, esas 
              büyük olaya gelelim: fan kulüp kurmaya...Bu nasıl oldu? O zamanlar Hey 
              dergisi okuyorduk, oraya yazılar gönderiyorduk. “Mektup arkadaşı” 
              köşesine ben “Elvis hayranları ile mektuplaşmak istiyorum” diye 
              bir yazı yazdım. O yazı neticesinde bana Türkiye’nin dört bir tarafından 
              mektuplar gelmeye başladı. Bursa’dan bir arkadaş telefon etti, hatta 
              İstanbul’a geldi. Onunla böyle bir kulüp kurmaya karar verdik. Neydi o arkadaşın 
              ismi? Hala görüşüyor musunuz? Mutlu Kamer...Artık 
              görüşmüyoruz maalesef, kaybettik irtibatı.
 
   O ilanı birden 
              çok kez verdiniz herhalde, çünkü ben de seni o ilanla buldum? Tabii...Senle 
              buluştuğumuzda kulüp kurulmuştu çoktan...1986 falan ilk kuruşumuz 
              olsa gerek... O zamanlar 
              internet falan yoktu şimdiki gibi. Ne yapıyordunuz, hep mektupla 
              mı haberleşiyordunuz? Tabii, şimdi 
              çok daha kolay. O zamanlar hep mektup yazmak zorundaydınız. Benim 
              haftada 30-40 mektup yazdığım olurdu. Ayrıca elbette İstanbul’da 
              olmamız nedeniyle biz daha şanslıydık, herkes bizden istekte bulunuyordu. 
              Maddi olarak bir külfet taşıyordu bu. Ben Mardin’e, Diyarbakır’a 
              kaset gönderdiğimi biliyorum. Tabii bana da onlar gönderiyordu. 
              Birbirimize resim, poster, kazak vb. mektup içine konabilecek aklınıza 
              gelen her şeyi gönderip birbirimizin eksikliklerini kapatmaya çalışıyorduk. Bir dayanışma 
              vardı yani? Vardı...Elvis 
              sevgisi vardı en önemlisi... Eskiden bizler 
              henüz başka Elvisçiler ile buluşmadan önce hep şu duyguyu hissederdik: 
              “Acaba bizim gibi başka Elvisçiler var mı?” Sizde de bu vardı herhalde... Tabii, vardı. 
              Bir de şu var: popüler bir şarkıcıyı değil, yıllar önce ölmüş birini 
              dinliyorsunuz. Bu “başkaları var mı?” sorusu hep aklınızda oluyor. 
              İşte bunun için dergiye yazmıştım ben. Toplam kaç 
              kişiyle yazışıyordun? Haftada kaç 
              mektup yazdığımı söyledim, toplamda bakarsanız belki 250-300 kişiden 
              mektup gelmiştir. Rize’den Kırıkkale’ye kadar...Ama bu sürekli anlamına 
              gelmiyor...Bir iki hafta yazıştıktan sonra devam ettirmeyen de oluyordu. 
              Bunun yanında tabii uzun yıllar yazışarak –yüzyüze görüşmesek bile- 
              birbirimizi tamamen tanıdığımız arkadaşlar da oldu. 
 
   Bu yazışmalar 
              arasında ilginç şeyler de olmuştur mutlaka. Var mı unutamadığın 
              şeyler? Şiir yazanlar, 
              hatıra defterinden yaprak gönderenler...Mesela Bursa’da bir kız 
              arkadaşın hatıra defterine yazmıştım. Ayıp olmasın diye kısa şeyler 
              yazıp yolladım. Aynı şeyi ondan da rica ettim. Şiir, espri, karikatür, 
              resim ne isterseniz doldurmuş, aklına ne gelirse...Hala saklarım... Hepsi duruyor 
              mu mektupların? Maalesef, çoğu 
              gitti. Zaten o kadar çok şeyi istesen de biriktiremezsin. Senle bir 
              sene falan görüştük sürekli. Sonra seni pek göremedik, “evlendi, 
              yurt dışına gitti” falan dediler. Aslında yurt 
              dışına gidecektim ama olmadı...Evlilik geldi geçti başımdan. Oralara pek 
              girmeyelim istersen. Peki, Elvis sevdasına ara verme hemen arkasından 
              mı oldu bu olayların? Hemen sonrasında 
              değil...Ama özellikle şu son 4-5 yıl bir kesinti olmuştu diyebiliriz. Biz seninle 
              tanıştığımızda (1987) sen eczanede çalışıyordun. Şimdi tekstil sektöründesin. 
              Ben de yakından biliyorum ki bu fan kulüp işi aslında bayağı masraflı 
              iş, devamlı cepten veriyorsun...Biraz anlatsana o günleri... Ben o zamanlar 
              bir tek pazar günleri izinliydim ve nereye gideceğimi ve nasıl yetişeceğimi 
              şaşırıyordum. Postane masrafım dünyaları tutuyordu. Kasetleri falan 
              -kıyamıyorsun kaybolur diye- iadeli taahhütlü gönderiyorsun. Bunlar 
              hep para, yani zor iş...Ama mutlu oluyorsun, çünkü öteki şehirlerden 
              bekliyorlardı, oralarda hiç bir şey yok. Aslında burda da çok şey 
              yoktu ama bize göre onlar tamamen kendilerini mahrumiyet bölgesinde 
              hissediyorlardı. Devamlı bir beklenti içindeydiler. Ama tabii ben 
              de onlardan bir şeyler aldım, bunu da belirtmek lazım. Yani şu anda 
              sizin yaptığınız işi biz o zamanlar o günkü koşullarla yapmaya çalıştık, 
              ama ne denli başarılı olduk bilemiyorum. 
 Ama “zaman içinde kopma oldu” diyorsun tüm bu insanlarla?
 Evet, çünkü 
              zaman geçiyor, okulu bitirenler, evlenenler, yurt dışına gidenler 
              vb...Ama Elvis’i unutanlar azdır diye düşünüyorum. “Unuttum artık” 
              dese bile Elvis insanın içinde bir yerde kalır. Şimdi son 
              dönemde tekrar bir canlanma oldu diyorsun sende? Evet, ikinci 
              bahar(gülüyor)...Şimdi eskisi gibi zor da değil, bir bilgisayarın 
              başına geçtiğin zaman, ne var ne yok önüne geliyor Elvis’le ilgili. 
              Tabii senin gibi hazır edenler olduktan sonra (gülüyor)...Eskiden 
              Türkçe bir yazı bulmak hakikaten zordu... Klasik sorumuzu 
              sana da sorayım: Sevdiğin Elvis şarkıları hangileri? Şimdi aslında, 
              bir kaç isim söylemek az gelir...Ama It’s Now Or Never, Moody Blue, 
              Little Darlin’...Ağırlıklı olarak son yıllarına ait şarkılar aslında...1968-77 
              arası bana daha bir güzel geliyor. Ses, fizik ve giyiniş olarak 
              çok beğenirim. Bir ihtişam vardır görünüşünde. Biz senle 
              o zaman bazı kayıtları değiş-tokuş yapmıştık. Mesela “From EP Boulevard” 
              kaydını ben senden almıştım. Senelerce “Love Coming Down” şarkısını 
              yarım dinledim, çünkü kaset orda bitiyordu.  (Gülüşmeler) Bu tip şeyler 
              çok olurdu. Elvis’le ilgili şeyler bugüne göre çok daha azdı. Plaklar 
              elbette en önemli şeydi. Bunları arıyor ve alıyorduk ama aldığımız 
              kadar da alamadığımız şeyler oluyordu. Çünkü plakçılar herşeyi satıyorlardı 
              ama iş Elvis’e gelince o plakları satmaz sadece kayıt yaparlardı. 
              Onları ayrı bir köşeye koymuşlar, onlar satılık değil...Çok da güzel 
              plaklar oluyordu yurt dışından getirilmiş; gözümüz kalırdı açıkçası... O günlerde 
              yapmak istediğin ama içinde ukte kalan bir şey var mı Elvis’le ilgili? Bir arabam olsun 
              isterdim plakası Elvis olan...O zamanlar görmüştüm bunu gözümle, 
              yapamamıştım...Sonra Nişantaşı’nda büyük bir yer olsun, tüm Elvisçiler 
              toplanıp Elvis dinleyelim diye içimden geçirirdim. Olmadı ama... Mektup dışında 
              benim gibi yüzyüze karşılaştığın kaç Elvisçi oldu? Çok değil, 10 
              kişi falan...Geri kalanlarla hep mektuplaşıyorduk...Başka şehirlerden 
              gelenler oldu tabii, hatta biriyle Sezen Cumhur’un evine gittik, 
              maalesef evde yoktu görüşemedik. Sezen Bey benim çalıştığım Eczane’ye 
              gelirdi, hemen Elvis’in kasetini koyardım. Üzerimde hep Elvis T-Shirt’ü 
              olurdu...Sonra Neco gelirdi yine...Ama hiç etraflıca konuşamadım... Plak yanında 
              sende çok miktarda kaset vardı, onlar duruyor mu hala? 300 tane falan 
              kaset vardı, duruyor çoğu ama tabii şimdi CD olayı olduğu için pek 
              rağbet görmüyor. Ama o plakların hali bambaşkaydı, o cızırtı bile 
              insana başka bir heyecan veriyordu. LP kapakları başka bir haz verirdi. Şimdi bu 
              “download” olayından sonra falan eskisi gibi koleksiyon yapan pek 
              çıkmıyor, ne dersin bu konuda? Koleksiyon yapmak 
              için vaktin olacak, çok seveceksin herşeyden önce. Plakları toplayıp 
              bu duruma getirmek herkesin yapacağı iş değil, uğraşamaz. Koşturacaksın, 
              zahmetli iş. Şimdi bir 
              şey soracağım ama istemezsen yazmayız. Fan kulübü Bursa’daki arkadaşla 
              “sen” kurdun, değil mi? Geçen sene başka bir sitede “başka” biri 
              ben kurdum diyordu ve senin adın bile geçmiyordu. Bunun ispatı 
              var zaten (Hey’de çıkan yazıyı gösteriyor). O “başka” biri dediğin 
              arkadaş da bu ilan üzerine beni gelip bulmuştur. Zaten beni herkes 
              öyle bulmuştur Hatay’daki de, Siirt’teki de...İki şubemiz vardı: 
              İstanbul ve Bursa...Öyle başkan, başkan yrd. falan gibi ünvan falan 
              da yoktu, gerek de yoktu... Neyse...O 
              zamanlar İngiltere’deki iki kulüp çok gündemdeydi ve onların dergileri 
              gelirdi üye olanlara; Official Fan Club ve Elvisly Yours...Sende 
              de vardı bunlardan. Evet, onlardan 
              toplardım. Güzel dergilerdi.  Benim yaptığım 
              gibi Elvis’le ilgili her yazıyı vb. toplayıp güzel bir albüm yapmışsın. 
              Biraz anlatsana onu. Bu albüm benim 
              için çok değerli...Onları biriktirmek için yağmurda Eminönü’nden 
              Nişantaşı’na yürüdüğümü bilirim. Hasta olmuşumdur bunların peşinde 
              koşarken. Ufacık bir yazıyı almak için nerelere gider, ne zahmetler 
              çekerdim. O albümü doldurmak 15 yılımı almıştır.  Seninle kısa 
              bir süre önce tekrar buluştuk, üyemiz oldun, çok mutlu olduk seni 
              tekrar görmekten. ElvisTürk üyeleri için bir şeyler demek ister 
              misin? Valla, hakikaten 
              güzel bir şey...Zamanında ben de çok uğraştım, şimdi böyle hazıra 
              konmak gibi oluyor (gülüyor)...Şunu söyleyeceğim: topluca Elvis’i 
              dinlemek, izlemek bir başkadır. Paylaşmak önemlidir. Yani toplantılar 
              falan olunca kimse ihmal etmesin, gelsin. Bunlardan biri de ben 
              olacağım. Tek başına seyretmek , aynı zevki paylaştığın birinin 
              yanında seyretmek kadar güzel değildir. 13 yaşımda bir yeğenim var, 
              benden bulaştı ama görmelisin, beni tekrar o ateşledi. Bende Elvis 
              sevgisi külleneceğine tekrar alevlendiğine göre bir daha da bitmez 
              demek ki... Türkiye’nin her yerinde Elvis hayranı vardır. Tanımayan 
              da yoktur. 
 |